Prof. Dr. Yeşim Sücüllü Karadağ, parkinson hastalığının beyinde dopamin üreten hücrelerin vefatı ile yok olan nörodejeneratif bir hastalık olduğunu belirterek, “Dopamin, hareketin başlamasında ve denetiminde kıymetli bir unsur. Yaşla birlikte bu hücrelerde yıkım ve harabiyet, mevt başlıyor. Aslında yalnızca yaşla birlikte de değil, birtakım genetik faktörler eşliğinde ve birtakım çevresel faktörlerin de bunlara eşlik etmesiyle birlikte üreten hücreler yıkıma uğruyor. Birtakım deri kanserleri, baş travmaları, tarım ilaçları, bunlara katkıda bulunabiliyor. Çevresel faktörler, genetik faktörler ve yaş almayla birlikte dopamin üreten hücreler yıkıma gidiyor ve hastalık bu türlü yavaş yavaş ilerliyor” dedi.
‘BEYİN PİLİNİ TERCİH EDİYORUZ’
Hastaların aslında birinci olarak hareket yavaşlığı şikayetiyle doktora başvurduğunu söyleyen Prof. Dr. Karadağ, “Bu periyotta esasen dopamin üreten hücrelerin yüzde 60 ila 70 kadarı ölmüş oluyor ya da yıkıma uğramış oluyor. Parkinson hastalığı özetle hareket yavaşlığı, titreme, katılık, yürüme zorluğu üzere ya da dengesizlik üzere motor semptomlarının yanında birtakım uyku sorunları, psikiyatrik sorunlar, kardiyovasküler sıkıntılar, kabızlık, tansiyon bozuklukları üzere motor semptomlarla da ortaya çıkan bir hastalık. Şu anda parkinson hastalığın tedavisi semptomatik tedavi, yani hastalarımızın şikayetlerine yönelik tedaviler yapıyoruz. Daha çok günümüzde kullandığımız tedaviler medikal tedaviler, yani ilaç tedavileri. Aslında dışarıdan dopamin verdiğimizde 5-10 yıl sonra bu ilaçlar yetmemeye başlıyor. Hastalar birtakım sıkıntılar geliştirmeye başlıyorlar. İşte bu periyotta de biz hastalarda pompa tedavileri, yani aygıt takviyeli tedaviler ile beyin pilini tercih etmeye başlıyoruz” diye konuştu.
‘AMELİYAT, HASTA UYANIKKEN YAPILIYOR’
Prof. Dr. Karadağ, beyin pili tedavisinin de parkinson hastalığını büsbütün yok edici bir yol olmadığına dikkat çekerek, “Beyin pili ameliyatı 7 ila 8 saat süren bir ameliyat ve hasta uyanık oluyor. Uyanık olmasının nedeni de elektrotları beyne gönderdikten sonra düşük dozda, voltajda elektrik veriyoruz ve hastanın muayenesini yapıyoruz. Düzelip düzelmediğini orada görmek zorundayız. Yeniden birtakım bilgisayara benzeyen aletlerimiz var. Hakikat yerde miyiz? Onlara bakıyoruz. Yani iki defa denetim etmiş oluyoruz. Zira elektrotu koyduğumuz yani beyin pili uyguladığımız yer milimetrik bir nokta. Önüne, gerisine, üstüne, altına koyarsanız hastaya ziyan verirsiniz. Yani nitekim ehil ellerde yapılması gereken bir ameliyat” tabirlerini kullandı.
Parkinson hastalığının tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Karadağ, “Ne kadar erken teşhis konulur, ne kadar erken tedaviye başlanır, ne kadar tıpkı doktor denetiminde de devam edilirse, takipleri ve tedavisi ne kadar düzgün uygulanırsa, artı tedavinin yanında fizik tedavi üzere günlük nizamlı idmanlar yapılırsa, şahıslar kendilerini zinde tutarsa hastalık aslında o kadar daha yeterli seyrediyor. Kendilerini hayatın içinde faal tutsunlar, hayatın ritmini yakalasınlar” dedi.